(sparkle-icious) Bir Kozmetik Blogu.: Kozmetik Dışı | Son Zamanlarda

(sparkle-icious) Bir Kozmetik Blogu.: Kozmetik Dışı | Son Zamanlarda

via

Merhaba, nasılsınız?
Yine uzun süre oldu, bahanelerimi sıralasam mı bilmiyorum. :-) Ama bu defaki tamamen benim isteğim dışında olan, yoğunluk/kaza/hastalık üçlüsü üzerine kurulu bir bahaneydi. Bu yazı da çok uzun süredir taslaklarda duruyor, birkaç cümle ekleyip bir yayınlayamadım! Yine karışık sevdiklerim ve son zamanlarda -oldukça uzun bir zaman dilimi tabi bu- yaptıklarım üzerine. ^^
Bir de fotoğraf makinesi sorunum var ki blog konusunda durulmamın bir sebebi de o, bozuldu ve telefonla çekilmiş fotoğraflarla ürün tanıtımı yapmak istemiyorum, ojede vs pek sorun olmuyor, özellikle dış mekanda fotoğraflayınca, ancak bir far paletini -sıradaki yazı too faced chocolate bar'dı- telefon ile fotoğraflayıp bloga koymak istemiyorum açıkçası, çok anlamsız olacak. O yüzden onun tamir edilmesini de bekliyorum. Çok can sıkıcı oldu. :(


En son ne yazdığımı bile hatırlamıyorum bloga ama o zamandan beri oldukça fazla kitap bitirdim, aklımda kalanlardan, fotoğrafı olanlardan..

Yandaş, uyumsuz'un 3. kitabı (uyumsuz-kuralsız-yandaş), seriyi bitirdim. Güzel diyebilirim ama 3. kitapta sıkıldım artık, gençler maceradan maceraya koşuyor yine. :-P En azından sonu çok klasik bitmedi, genel olarak sürükleyici bir seriydi ama o kadar işte. Bu tarz başka seriler de var hatta son zamanlarda bunlardan bol bir şey yok ama 1 tane daha okumaya tahammülüm kalmadı, bıktım sıkıldım dünyayı kurtaran, 16 yaşında ölümü göze alacak derecede aşık tiplerden.

The Husband's Secret. Bu kitabı nedense hafif gerilim içerdiğini düşünerek aldım, hatırlamıyorum bir yerde mi öyle okudum, GoodReads mi tavsiye etmişti? Gerilimle alakası yok, hafif Maeve Binchy'msi, ayrı 3 hayat ve onların kesişmesi. Çok beğendim, hem anlatımını, araya kattığı hafif mizahı, hem de olay akışını. Son birkaç sayfası ise gözlerinizi kocaman açtıran cinsten. Güzel bir kitaptı, çok severek okudum, Türkçe'si hala yok sanırım, eklemek için bakındım ama D&R'da da, Idefix'de de görünmüyor.

John Verdon kitaplarıma sonuncuyu da ekledim, Peter Pan Ölmeli. Genel olarak kitaplarını seviyorum ama şunu net olarak söyleyebilirim ki Peter Pan Ölmeli aralarından en güzelleri, bence. Sonunu, olay örgüsünü, olayın açıklamasını/nedenini çok beğendim, fazla bahsedip okumamış kişilerin akıllarına fikir sokmak istemiyorum ama bu tarz kitapları seviyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum. Önceki kitapları daha tahmin ettiğim gibi sonuçlanırken, bunu aklımdan bile geçirememiştim. :-)

Lean In motive edici ve kesinlikle destekleyici bir kitap. Tüm kadınlara tavsiye edebilirim ama özellikle üniversite öğrencisiyseniz, yeni mezunsanız mutlaka tavsiye ediyorum. Hem bir miktar gaz verdiğini, hem de yararlı tavsiyeler içerdiğini düşünüyorum. Kadınların iş hayatındaki durumundan bahsederken yakınıp sızlanmıyor, sürekli olarak bir durumdan yakınan yazıları da insanları da pek sevmem açıkçası, bir sorun varsa tavsiye ver, bir çözüm yolu sun, iyileştirecek bir şeyler öner, değil mi? :-) Bu kitabın bunu yaptığını düşünüyorum, güzel tavsiyelerde bulunuyor, kadınların geri plana itilmesinden çok kadınların kendini geride tutması, girişimci davranamaması, risk almaktan korkması, kendilerini yeterli görememelerin bahsediyor ve birçoğu kendinizde ya da çevrenizde gerçekten gözlediğiniz/gözleyebileceğiniz şeyler.

Kitapta en sevdiğim kısım demek isterdim ama sevdiğim çok fazla kısmı oldu, hepsini eklemem, bahsetmem mümkün değil, tekrar tekrar tavsiye ediyorum.

Evet, cinayetli, gerilimli kitaplara bayılıyorum, bu da istisna değildi. Oldukça sürükleyici.

Gerilim severim demişken, evde oldukça eski bir kitap, üzerinde de 1965'in en korkulusu şeklinde bir ifade görünce çok sevinmiştim ki, 1965'lerde olay nasıldı bilmiyorum ama bu kitapta hiçbir korku öğesi, en ufak bir gerilim yok. Hatta oldukça sıkıcıydı.

Gelelim 'beden yalan söylemez'e. Vücudumuz hakkında yeni şeyler öğrenmeyi ve yeni şeyler denemeyi seviyorum. Bu kitaptan sonra hayatıma kattığım minik şeyler oldu, mesela sabah rutini. Bilmediğim, bu kitap sayesinde öğrendiğim şeyler de oldu, bazı bildiğim şeyleri bir de bu kitapta görünce daha severek uyguladığım da (kuru vücut fırçalama). Okuduğuma çok memnun olduğum bir kitap, kitaplığımda değil masamın çekmecesinde tuttuklarımdan.

Google'da çalışacak kadar zeki misiniz, mülakat tekniklerinden ve bazı mülakat sorularından bahseden bir kitap. Mülakat vs olayı tamamen bir yana, çok eğlenceli bir kitap. Zeka soruları ve açıklamalı cevaplarıyla 'evet ya, neden düşünemedim bunu, mantıklıymuş!' tarzında tepkiler vererek okunacak tarzda, çok eğlendim okurken. Olaylara daha farklı ve yaratıcı yaklaşmak konusunda da güzel. Her neyse, bu tarz kitaplardan, zeka sorularından hoşlanıyorsanız tavsiye ederim, mülakatlarla ilgileniyor olmanıza gerek yok. ^^

Yeni minik ajandam! Remzi Kitabevi'nde bulabilirsiniz, çok şirin çeşit çeşit desenleri var, 16 aylık, eylül 2014'de başlayanlardan.

Streching çok üzerinde durduğum bir şey değildi, ta ki uyku sorunları yaşamaya başlayana kadar. Saat 2 gibi uykuya dalıp 5 gibi uyanmaktan bahsediyorum ki tüm günü çok yorgun geçirmeme sebep oluyordu. Uyumadan önce 15 dakikayı strechinge, esnemeye ayırıyorum ve kesinlikle etkisi olduğunu, rahatlattığını, daha kolay ve kaliteli bir uyku sağladığını söyleyebilirim. Bir de papatya / melisa çayı içiyorum. Hareketleri bir çok siteden / youtube'dan bulabilirsiniz.

Eskişehir'e gittim, ilk defa, Ankara'da yaşamama, hemen yanımızda olmasına rağmen. Gerek Eskişehir gerek diğer gezilerimizde sürüyle de fotoğraf çektim ancak yedeklemeye fırsat bulamadığım tüm fotoğraflarım silindi, çok üzgünüm. Neyse ki en değerlisini instagram'a eklemiştim,

Eskişehir Balmumu Heykeller Müzesi'nden,

Cam ürünlerine ise ayrıca bayıldım! Aynı gün geri dönme durumundaydık ve yeterince bakamadım ancak kesinlikle bir sonraki gidişimde daha çok inceleyeceğim.



Instagram'dan duyuralı baya oldu ama oradan takip etmeyen ve hindistan cevizi yağı arayan okuyucularım için bir haberim var. İstinye Park Macrocenter'da gezerken bunlarla karşılaştım! O zamanlar Ankara'dakinde yoktu ama şuan Ankara Macrocenter'larda da satılıyor.

Doğadan Güllü Demleme Yeşil Çay

En favorim ve son zamanlarda en bulamadığım! :(
Hmm, evde semiz otu yetiştirme keyfi. :-D

One republic genel olarak çok sevdiğim bir grup, Native albümlerini nasıl sevdiğimi ise anlatamam. Counting stars'ı zaten duymayan azdır ancak benim favorim başkaydı, hayatımda duyduğum en güzel ve anlamlı sözlere sahip 'i lived'. Hem kendim hem de sevdiklerim için dilediğim her şey toplanıp bir şarkı haline getirilmiş gibi. Aylardır severek dinlediğim bir şarkıydı -hatta uzun süre önce instagram'da paylaşmıştım- ancak klibini ilk defa dün gördüm, sizinle youtube linkini paylaşmak için aratmışken bir baktım ki Eylül'de klibi de yapılmış ve one republic'e bir kere daha saygı duydum. Bir hastalığa dikkat çekmek böyle olmalı, bence.

En sevdiğim vloggerlar yazımda Kassie'den bahsetmiştim ama kadın gittikçe daha güzel videolar yapıyorsa benim suçum mu? :P

Unsuz, sadece muz + yumurta ile yapılan pankeklerden denediniz mi? Denemediyseniz tavsiye ediyorum, harika bir kahvaltı alternatifi,
Benim kullandığım ölçü 1 büyük muz için 2 yumurta. Muzu olgun, kahve lekeleri olanlardan seçerseniz (bu tarif için değil, genel olarak muzları şu yeşil/sarı, hiç lekesiz taş gibi olanlardan değil de lekeli olanlardan seçmeniz öneriliyor, hem tatları daha güzel oluyor hem de daha sağlıklı olduğunu söyleyen pek çok çalışma söz konusu.) 1 muzu çatalla eziyorsunuz, 2 yumurta ekliyorsunuz, blender ile karıştırıp tavaya atıyorsunuz, bu kadar, başka hiçbir şey yok. Üzerine tarçın çok yakışıyor. Muz, kendiliğinden tatlı olmasını sağlıyor, üzerine herhangi bir şey sürmenize de gerek yok ama tercihinize kalmış. ^^

'Sadeleşme' Son iki üç aydır en çok ilgimi çeken konulardan biri. Artık eskisi gibi almıyorum, kozmetik olarak baya duruldum, eskiden beri takip edenler farkındadır belki. Zaten elimdeki ürünleri hep biraz sadeleştiriyordum, mesela fazlalaşmaya başladığında artık çok elimin gitmediklerini elden çıkarıp bir denge sağlıyordum, artmıyordu da azalmıyordu da. Dengeyi bozdum ve azaltıyorum artık. Tabii ki kıyamadığım ve kıymak istemediğim çok şey var, ya da çok istediğim bir şeyi alıyorum, 'hiç bir şey almayacağım' şeklinde bir kısıtlama değil, 'çok istemedikçe almayacağım' 'öylesine almayacağım' şeklinde ki zaten normali bu, ama kozmetik-severler anlar, çok düşünmeden, öylesine de alabiliyoruz, aldıkça alasımız geliyor. :P
Kozmetik bir yana, giysi. Özellikle üniversiteye başladığım ilk yıl çok alışveriş yapardım, ta o zamanlardan aldığım ve bir kere bile giymediğim bir sürü şey vardı, hiç düşünmeden aldığım, ne üstümde iyi duran ne benim tarzıma uyan, 'Bir gün giyerim' diye sakladığım her şeyi elden çıkarttım. İki aşamada yaptım, ilk olarak zaten kendime yakıştırmadığım, bana büyük gelen ya da kullanmayacağımdan kesin emin olduklarımı bağışladım, 'belki giyerim bunu ya' dediklerimi dolabıma astım, en görünen yere. 1 ay sonra onlar arasından eleme yaptım, 'giyerim' diye dolabıma asıp 1 kere bile elm gitmediyse ya da giyip aynaya bakıp geri çıkardığım bir parçaysa 2. seferde onları bağışladım, ki aralarında sevdiklerim de vardı, mesela adidas torbasında en üstteki çizgili şey çok sevdiğim bir sweatshirt'ün kapüşon kısmı, sevsem de sweatshirt çok az giyebiliyorum, giydiğimde de bundan daha çok sevdiğim 2 tane var onları giyiyorum, bu uzaktan sevilmekle kalıyordu, onun da pek bir anlamı yok. 'bir gün' kullanmak üzere sakladığımız şeyler başkalarının işine 'bugün' yarayabilir.

Giysi dışında takılarda da benzer işlemi yaptım, ev eşyalarında da. Olayın başkalarına yardım etmek kısmı bir yana kendime de yardım olduğunu düşünüyorum çünkü çevremde çok fazla eşya görmekten inanılmaz bunalmıştım, 'doluluk' değil biraz sadelik istiyorum. Daha boş zamanımda daha da sadeleştireceğim açıkçası.

Войти в систему, чтобы оставлять комментарии

Follow us on